Reims Katedralinin Kuzey Kıbrıs versiyonu

Başlangıçta Latin St. Nikolas Katedrali ve daha sonra Gazimağusa Ayasofya Camii olarak bilinen Lala Mustafa Paşa Camii, Gazimağusa’nın en büyük orta çağa ait binasıdır ve halen Yakın Doğu’da hayatta kalan en etkileyici Frenk binalarından biridir.

Gazimağusa’nın en etkileyici binası olan bu gotik mimariye sahip güzel Katolik Katedrali Lüzinyan döneminde inşa edilmiştir ve St. Nikolas’a adanmıştır.

Erken Tarih

Lüzinyan hanedanı, 1192 ile 1489 yılları arasında Kıbrıs Kralları olarak hüküm sürmüştür ve özellikle Gotik mimarideki gelişmeler başta olmak üzere en son Fransız mimari zevkini beraberinde getirmiştir.

Muhtemelen Fransız Jean Langlois tarafından tasarlanan ve daha önce bir kilise olan kalıntıların üzerine yapıldığı düşünülen katedral, 1298’den 1312’ye kadar inşa edilmiştir ve 1328 yılında kutsanmıştır.

1372 yılında, Lüzinyanlılar Lefkoşa’daki Ayasofya Katedrali’nde Kıbrıs Kralları olarak taçlandırılacak ve ardından Gazimağusa St. Nikolas Katedrali’nde Kudüs Kralları olarak taçlandırılacaktı.

Bu bina, Fransa’nın dışında oldukça nadir bulunan Rayonnant Gotik tarzında inşa edilmiştir. Fransa ile Kıbrıs arasındaki tarihi bağ, Notre-Dame de Reims gibi ilkFransız örnekleri ile olan paralellikleriyle kanıtlanmıştır. Gerçekten bu benzerlik o kadar fazladır ki bina “Kuzey Kıbrıs’ın Reims’i olarak adlandırılmıştır. Tarz bakımında aynı zamanda Lefkoşa’daki Ayasofya’ya ve Girne manzaralı Bellapais Manastırına da benzemektedir.

Yapıda üç kapı, koridorlar üzerinde ikiz kuleler ve Haçlı mimarisine ait tipik düz bir çatısı bulunmaktadır. 1473 ve 1474 yıllarında son iki Lüzinyanlı hükümdarlar olan Kıbrıs Kralı II. James ve oğlu III. James dahil olmak üzere birçok kraliyet üyesinin naaşı burada gömülmüştür. Ve bu katedralde II. James’in dul eşi Caterina Cornaro, Venediklilerin baskısına boyun eğerek kraliyet haklarından feragat etmiştir ve 1489 yılında Kıbrıs’ı Venedik yönetimine teslim etmiştir.

1480 yılından bir süre sonra, katedralin güneybatı köşesine Loggia Bembo olarak bilinen bir toplantı odası eklenmiştir. Mermer üzerine ince sütunlar ile özenle kalıplanmış girişiyle dikkat çeken katedral, uygun ölçüde mimari bir tarza sahiptir. Bazıları Kıbrıs’ta önemli pozisyonlarda bulunan Bembo ailesi ile olan ilişki, binadaki hanedan armalarıyla gösterilmektedir. Loggia’yı geliştirmek için, muhtemelen Salamis’ten getirilen mermerden geç antik parçalar girişin her iki tarafına koltuk olarak yerleştirilmiştir.

Osmanlı Hanedanı

Katedralin iki kulesinin üst kısımları meydana gelen bir depremden oldukça etkilenmiştir ve Osmanlı fethi sırasında fena halde zarar görmüştür. Ağustos 1571’de Venedikliler yenilgiye uğratılarak Gazimagusa düşürülmüştür. Kıbrıs Osmanlı kontrolüne geçince katedral bir mihrap ve minare eklenerek camiye dönüştürülmüştür ve Gazimagusa Ayasofya Camii olarak adlandırılmıştır.

İslamiyet kuralları çerçevesinde caminin içindeki tüm insan resimleri kaldırılmıştır ve duvarlardaki resim ve freskler sıva ile kaplanmıştır bu sebeple altında hangi hazinelerin saklı kaldığını kimse bilememektedir. Bazı mozaik camlar şeffaf cam ile değiştirilmiştir ve tüm camilerde olduğu gibi, kilisenin zemini bir halı ile kaplanmıştır ve bazı mezar taşlarının bugüne kadar kalma ihtimali halen devam etmektedir. Günümüzde hala kuzey koridorunda birkaç mezar tespit edilebilir.

Ancak mimarisi tamamen bozulmadan kalmıştır ve cami olarak kullanıldığı için çoğu Avrupa katedralinde yapılan Barok eklemelerinden ve 19. yüzyıl restorasyonlarından uzak kalmıştır. Böylece bina hala saf Gotik mimarinin nadir bir örneğidir.

İsmi, Lefkoşa’daki kardeşi gibi adının değiştirildiği 1954 yılına kadar kullanılmaya devam etmiştir, 1570 yılında Osmanlıların Kıbrıs’ı fethinde Venediklilere karşı orduları yöneten Osmanlı İmparatorluğu’nun Büyük Vezirinin adı olan Lala Mustafa Paşa’nın adını alarak günümüze Lala Mustafa Paşa Camii olarak gelmiştir.

Görülecek Yerler

Camiye dönüştürülen katedralin ana girişi batı ucundadır ve şehir merkezinde bulunan büyük anıtın olduğu ünlü Namık Kemal meydanının doğu tarafında yer almaktadır.

Bal rengi taştan yapılmış katedralin ön cephesi, Gazimağusa’nın dar sokaklarından çıktığı için etkileyici bir manzara oluşturmaktadır. Batı cephesinde merkezi diğerlerinden daha geniş olan üç sığ verandası bulunmaktadır.

Her birinin üstünde bulunan sütun tabanının büyük olasılıkla Paris’te bulunan Notre Dame kilisesinde olduğu gibi İncil Azizlerinin taş heykelleri için yapılmış olduğu varsayılmaktadır. Bu dini mimari tarzı ‘Dekoratif Dönem’ olarak bilinmekteydi.

Orta veranda üzerinde dekoratif mimari bir çizim ile büyüleyici altı ışık penceresi bulunmaktadır ve üzerinde dönemin kilise yapılarının ortak bir özelliği olan bir gül penceresi bulunmaktadır, bunun benzer bir örneği de Bellapais Manastırı’ndaki refraktör de görülebilmektedir. Verandaların üzerinde oyulmuş çeşitli taş işçilikleri oldukça etkileyicidir. Yan kapılar uzun çift ışıklı camlarla kaplıdır.

Katedralin iç kısmı, elli metre uzunluğu ve yirmi metreye yakın genişliğiyle hoş bir sadeliğe sahiptir. Her iki tarafta da kemeri destekleyen altı sütun bulunmaktadır. Duvarlar, taş işçilikleri de dahil olmak üzere beraber temizlenmiştir. Transeptsi olmayan bu yapıda iki yan koridoru ve üçlü apsisi olan bir nef bulunmaktadır, bu nefte Lüzinyanlılar Kıbrıs Kralları olarak taçlandırılmıştır. 

Güney ve kuzey kanatlarına iki şapel eklenmiştir. 1311’de inşaatın ilerlemesini kaydeden ve payandalar ve güney kapının üzerine yapılmış benzersiz bir yazıt bulunabilir.

Tüm zemin kuzey apsiste bulunan küçük bir kısım hariç halıyla kaplanmıştır, bu apsiste 1365 yılında denizdeyken üşüttüğü için hayatını kaybettiği söylenen Diocese of Famagusta Itier of Nabinaux’un na’şının bulunduğu yer olan mezar taşları bulunmaktadır.  Osmanlı fethinden sonra döşeme taşlarının altına gömülmüş diğer kalıntıların olduğuna inanılmaktadır, ancak günümüzde halıların altında ne kalıntıların olduğu bilinmemektedir.

Dış mekânın en göze çarpan özelliği ikiz çan kuleleridir. Bir zamanlar güzel pencereleri vardı, ancak artık mimarisi hemen hemen yok olmuştur. Kulelerin sadece alt kısımları günümüze kadar kalabilmiştir ve kuzey kulesinin tepesinde ince bir minare yer almaktadır. Yakından bakınca Osmanlı kuşatmasının neden olduğu hasarı görebilmektedir. Doğu Akdeniz’de alışıldığı gibi çatı yapısı düzdür.

Kilise avlusuna, Kıbrıs adasında yaşayan en eski ağaç olan eski bir Ficus Sycomorus ağacının gölgesi düşmüştür. Katedral caminin önündeki alan yayalara açılmıştır ve açık alandaki kafeler boş zamanlarında manzarayı hayranlıkla izleyebileceğiniz ve bir öğlen yemek yiyebileceğiniz güzel bir seyir alanı sağlamaktadır.

Ünlü St. Nicholas Katedrali, İngiliz yazar Victoria Hislop tarafından yazılan Sunrise ve İtalyan yazar Silvia Di Natale tarafından yazılan Kuraj da dahil olmak üzere çeşitli edebiyat eserlerinde boy göstermektedir. Bu cazibesiyle bu yapı Kuzey Kıbrıs ziyaretinizde görmeniz gereken yerlerden biridir.

Harita