Ünlü Kuğu Mozaiğinin Evi
Bu antik yerleşim, Kıbrıs’ın on eski krallığından biridir ve tarihi MÖ 6. yy’a dayanmaktadır.
Lefke kasabası yakınlarında ve Güzelyurt’un güneybatısında yer alan kalıntılar günümüzde Soli sahil bölgesinde bulunmaktadır ve tarihi çoğunlukla Roma dönemine dayanmaktadır.
MÖ 13. yüzyılda Truva Savaşlarından dönen Atinalılar tarafından kurulduğuna inanılmaktadır ve bölge ilk zamanlar ‘Aipeia’ olarak bilinmekteydi.
Yunan devlet adamı Solon, bölgeden bakır cevheri ihracatını kolaylaşması amacıyla şehrin kıyı boyu olan daha aşağı kesimlere taşınmasını önermiştir. Şehrin hükümdarı Kral Philocypros taşınan bu şehrin adını Solon’dan Soli olarak değiştirmeye zorlanmıştır.
Bol miktarda bakır yatakları dışında Soli’de iyi bir su kaynağı, verimli topraklar ve korunan bir liman bulunmaktadır ve bu da bu şehri Kıbrıs’ın en önemli başkentlerinden biri haline getirmiştir.
Kent sırasıyla Helenistik, Roma ve Erken Bizans dönemlerinin etkisi altında kalmıştır. MÖ 498’de Soli halkı, şehri devralan Perslere karşı İyon Devrimi’nde yerini alan diğer krallıklara katılmıştır. Roma dönemi sırasında MÖ 449’de Soli müreffeh bir şehir haline gelmiştir.
Ancak MS 4. yüzyıla kadar bakır madenleri neredeyse tükenmiştir ve liman kum ve çamurla dolmuştur, bu da şehirde durgunluğa yol açarak en sonunda önemini tamamen kaybetmesine neden olmuştur.
Şehir, diğer sahil kasabalarına olduğu gibi 7. yüzyılın Arap baskınları sırasında tahrip edilmiştir ve en sonunda bin yıllık sürekli işgalin ardından terk edilmiştir. Günümüze ancak etkileyici yapılardan ve kalıntılardan oluşan bir koleksiyon kalmıştır.
Roma Tiyatrosu
Eski şehre, 1929 yılında İsveçli arkeologlardan oluşan bir ekip yönetiminde bir keşif kazısı başlatılmıştır. MS 2. yüzyılın sonunda keşfedilen Roma Tiyatrosu, bir tepenin denizi gören kuzey eğiminde bulunan aslında Yunan amfi tiyatrosuna ait bir alanda konumlanmıştır.
Orijinal yüksekliğinin sadece yarısına kadar restore edilmiş, yaklaşık 4.000 kapasiteli yamaç kayalıklarının dışına yarım daire şeklinde oyulmuş on yedi adet koltuk sırası olan bir oditoryum bulunmaktadır.
Oditoryumun yanında bu alana giriş, iki yan kapıdan sağlanmaktadır ve izleyicileri orkestradan ayıran kireçtaşı bir duvar bulunmaktadır. Birçok antik kalıntı gibi, İngilizlerin adanın yönetimi sırasında kullandığı tiyatronun kalıntılarını oluşturan Soli taşları, 19. yüzyılın ikinci yarısında Mısır’da Port Said inşası için geri dönüştürülmüştür. Gerçekten de eskiden kireçtaşı duvarı olan bu kalıntılar artık bu limanın bir parçası olmuştur.
Mermer panellerle kaplanmış olan ve heykeller bulunan asıl sahne iki kademeden oluşmaktaydı. Orijinal duvarların bir kısmı orkestra bölümünde görülebilmektedir.
Günümüzde bu tiyatroda zaman zaman harikulade atmosferini yaşatan konserler ve oyunlar için kullanılmaktadır, siz de gelecek Kuzey Kıbrıs etkinliklerini ilgili sayfamızdan takip edebilirsiniz.
St. Auxibus Bazilikası
Kazılar sırasında bulunan eski bir madeni para, adadaki ilk Hıristiyan kiliselerinden biri olan bazilikanın tarihini, MS 4. yüzyılın ikinci kısmına dayandırmaktadır.
Hıristiyan geleneğine göre, Soli’nin, John Mark’ın daha sonra Soli Kilisesi’nin ilk piskoposu olan bir Romalı Hristiyan St. Auxibus’u vaftiz ettiği yer olduğuna inanılmaktadır.
Birkaç farklı aşamada inşa edilen ilk yapı, daha sonra 6. yüzyılda 200 metre uzunluğunda üç koridorlu bir yapıya dönüştürülen ve bazıları bugün hala ayakta duran on iki sütunla ayrılmış beş katlı bir kiliseydi.
Küçük kilisede üç kapı ve başka sütunlarla çevrili bir çeşme olan bir avlu bulunmaktadır.
Mozaikler
Bazilikadaki en ihtişamlı buluntulardan biri, günümüzde günümüze kadar ayakta kalan, zemin döşemesinde bulunan bazilikanın mozaikleridir.
Kıbrıs’taki diğer kiliselerde olduğu gibi, mozaikler aslında geometrik tasarıma sahipti. Ancak zamanla kuşlar ve boğalar gibi hayvan figürleri dahil edilmiştir, daha sonra küçük renkli taş fayanslardan opus sectile döşemeleri yapılmıştır.
Nefin tabanındaki çiçek ve dört küçük yunusla çevrili kaz benzeri kuğu mozaiği en çok bilinenidir ve ziyaretçilerin dikkatini hızlıca çekmektedir. Mozaik yazıtta “Mesih! Bu mozaiği yaratanlara merhamet göster” yazmaktadır.
Dış dehliz ve bazilika zemininin kuzey kısmı, 6. yüzyıldan kalma geometrik şekil verilmiş taşlar kullanılarak opus sectile döşemeleri ile dekore edilmiştir.
Tapınaklar
Tiyatro binasına yapılan keşif kazısından sonra Isis, Afrodit ve Serapis tapınakları ortaya çıkarılmıştır. Afrodit tapınağı tiyatronun yukarısındaki bir tepede konumlanmıştır ancak halkın erişimine kapalıdır.
Bu alanda tarihi 1. yüzyıla dayanan ünlü bir Afrodit heykeli de keşfedilmiştir ve Helenistik döneme ait saray binaları da bu tepede bulunmaktadır.
Mezarlar
Arkeologlar tarafından yapılan son keşif kazılarında Geometrik ve Roma dönemlerine ait birçok mezar ortaya çıkmıştır. Kayalara oyulmuş olan mezarlardan biri görkemli üç mezarlı bir yapıya sahiptir ve asil bir kişiye ait olduğuna inanılmaktadır.
Keşfedilen değerli eserler arasında bugün Güzelyurt Arkeoloji ve Doğa Tarihi Müzesi’nde sergilenen altın bir taht, taç ve altın takıların yanı sıra bazı metal bardaklar bulunmaktadır. Bulunan kalıntılar, büyük bir servet ve güç göstermektedir.
Keşfetmek için Daha Fazlası
Kazılar, içlerinde nymphaeum olarak adlandırılan anıtsal bir mermer çeşmenin kalıntıları da bulunan yerel halk toplanma alanı olan Agora’ya giden Helenistik Dönem sütunlu bir meydanı ortaya çıkarmıştır.
Antik kentin izleri geniş bir alana yayılmıştır ve hala tam olarak açığa çıkarılamamıştır. Bunların hepsi siz bu eski tarihi alanı keşfederken ortama gizem katmaktadır, bu yüzden Soil antik kentini gezerken oldukça dikkatli olmalısınız!