Sourp Magar Ermeni Manastırı

Aynı zamanda Magaravank olarak bilinen bu Ermeni Manastırı Alevkaya bölgesinde ormanlık vadide konumlanmıştır.

Kıpti (Mısırlı Hrıstiyan) manastırı olarak 11. yy’ın başlarında inşa edilmiştir ve 15. Yy. civarlarında Ermenilerin eline geçmiştir. Bu el değiştirmenin tam tarihi ve koşulları bilinmemektedir.

Ermeniler Sourp Magar kilisesinin ve arazilerinin kontrolünü Venedikliler ve Osmanlıların hüküm sürdüğü dönemde tekrar ele geçirmiştir, manastır Osmanlı döneminde kapılarının ve camlarının rengi sebebiyle Mavi Manastır olarak da sık sık anılmıştır.

Deniz seviyesinden 530 metre yükseklikte bulunan ve Meryem Ana Manastırı olarak da bilinen Sourp Magar, yüzyıllar boyunca Ermeniler için hem dinle uğraşan hem uğraşmayan kişilere sessiz bir sığınak sunan bir din merkezi olmuştur.

Lefkoşa’daki Ermeni toplum burayı yazın izdivaya çekilme yeri olarak kullanmaktaydı ve Ermeni hacılar için de Kudüs yolunda bir dinlenme noktası olmuştu. Aynı zamanda bu manastır, sonradan 1947 yılında Kilikya Kutsal Makamı’na taşınan el yazmalarına ve diğer kutsal parçalara ev sahipliği yapmıştır.

20. Yy başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan karışıklıklar binlerce Ermeni göçmenin adaya gelmesine sebep olmuştur ve manastır kapılarını öksüzlere ve ihtiyacı olanalar açmıştır. Aynı zamanda, 3000 hektarlık manastır arazisine ekim yapılarak aç insanların karnının doymasına da destek sağlanmıştır.

Son keşiş 20. Yy başlarında ayrılmış olsa da, 1974 Türk Barış Harekatı’na kadar bu manastır Ermeni aileleri için özellikle sıcak yaz aylarında yerleri serin olduğu için ziyaret etmek amacıyla en sevilen yer olarak kalmıştır.

Maalesef, yıllar sonra manastır tamir edilemez bir harabe halini almıştır. Dindışı kullanım için binaların restorasyonuna yönelik çeşitli girişimler olmasına ragmen, Ermeni Kilisesi yetkililerinden izin alınamamış ve manasıtr yıkık halde bırakılmıştır.

Sourp Magar’da oturanların evleri Kıbrıs’ta mimari tarihi açısından son derece önemlidir, bu sebeple en iyi korunan değerdir ve günümüzde bile adadaki geç dönem orta çağ yerel yapıların en pahalı örnekleridir.

Eğimli bir araziye konumlanmış görkemli bir alan etrafına işa edilmiş iki katlı düzensiz dikdörtgen şeklindedir. Merkez avlunun kuzeybatı kısmındaki 2 küçük kilise ve şapel yan yana durmaktadır. Kemeri hala yerli yerinde duran büyük şapel 1814 yılında inşa edilmiştir.

Evlerin kuzey ve güney cepheleri gören tarafları, Gotik mimari eseri cam ve kapıların şekillerine ve tarzlarına bakılarak 15. Yya ait olduğu düşünülmektedir. Bir camda, Kıbrıs’ta geç dönem Gotik mimarisine ait karakteristik bir özellik olan tırtıllı desen kullanılmıştır. Bu yapı, büyük ihtimalle Ermeniler Alana ilk yerleştiklerinde inşa edilmiştir. İç yapılarına bakıldığında, binaların 2 katlı, arkasında küçük bir kiler ve önünde bir kaldırım olduğu görülmektedir. Kaldırımlar ahşap lentolarla bitirilerek kendisi taşlarla döşenmiştir. Çatılarda baştan sona kıvrık biçimde kiremitlerle kaplanmıştır ve ahşap kirişler döşenmiştir.

Manastırın içerisinde, hala küçük bir kilise ve doğu ve güney duvarlara dizilmiş hacılara ait hücrelerinin olduğu bir bostanın alıntılarını görebilirsiniz. Atmosferi hissetmek ve uzaktan bakılıdığında hayranlık veren manzalardan bakmak veya yerlerinde oturup piknik yapmak için bile gelip görmeye değerdir. 

Ermeniler eski yapılarında muhteşem mimari başarılara imza atmışlardır ve son yıllarda buraya hac ziyaretleri gerçekleştirilmiştir.

Manastıra ulaşmak için Beş Parmak Dağlarından Alevkaya’ya uzanan yola doğru rotanızı çevirmelisiniz. Yaklaşık 6,5 km sürdükten sonra, vadiden aşağı bakıldığında, çam ağaçlarının arasından manastır yapıları görülebilir. 

Harita