Mucizevi Bir Mezar Yeri
Gazimağusa’nın eteklerinde, hafif bir yükseklikten Salamis’in devasa mezarlığına bakan ikiz kubbeli bu kilise, Kıbrıs’ın koruyucu azizi St. Barnabas’a adanmıştır.
Yıllar boyunca Kıbrıs, Müslüman’dan Hıristiyan ve Pagan’a kadar farklı dini inançlara sahip çeşitli hükümdarlara ev sahipliği yapmıştır. Kültürler iç içe geçerek adayı kiliselerin ve camilerin yan yana bulunduğu dinlerin harman olduğu bir hale büründürmüştür.
St. Barnabas Manastırı ve İkon Müzesi, Tuzla köyü ile Salamis harabeleri arasında bulunan Kraliyet Mezarlarına yakın bir yerde konumlanmıştır. Bu alanda, tarihi MS. 7. yüzyıla dayanan ve günümüzde büyüleyici Kıbrıs eserlerinden oluşan bir koleksiyonun sergilendiği bir müze olarak kullanılan bir kilise, arkeolojik eserlerin bulunduğu bir manastır ve azizin mezarına ev sahipliği yapan bir şapel bulunmaktadır.
St. Barnabas kimdi?
St. Barnabas Yahudi’ydi ve Salamis’liydi. Joseph olarak doğmuştur, hukuk okumak için Kutsal Topraklara gitmiştir ve burada Pavlus ile tanışmıştır. Barnabas, Kudüs’te dini eğitim alırken İsa’nın bazı mucizelerine tanıklık etmiştir ve M.S. 33 yılında Hristiyanlık inancını benimsemiştir. Erken dönem kilisesinden kendisine miras kalan aile mallarını Kudüs’teki yoksul insanlara dağıtmıştır.
Salamis Başpiskoposu olmuştur ve M.S. 45 yılında Kutsal Topraklardan Kıbrıs’a döndüğünde İsa Mesih hakkında öğretiler sunan bir vaiz olmuştur. John Mark ve Pavlus ile birlikte büyük Yahudi topluluğunu Hristiyanlığa geçirmek için çaba göstermişlerdir, ancak bu çaba başarıyla sonuçlanamamıştır. Yine de Barnabas, adanın Roma valisi Sergius Paulus’u o kadar etkiledi ki, kendisi Hıristiyan olmuştur ve Kıbrıs Hıristiyan bir hükümdara sahip ilk küresel bölge haline gelmiştir.
M.S. 75 yılında adaya ikinci bir ziyaret sırasında, Barnabas tutuklanmıştır ve bir Salamis sinagoguna hapsedilmiştir, aynı günün gecesi, bir grup Suriyeli onu taşlayıp naaşını denize atmıştır.
Ancak John Mark ve diğer takipçileri Barnabas’ın kalıntılarını geri almışlardır ve onu gizlice Salamis mezarlığının batısındaki keçiboynuzu ağacının altındaki bir mezara gömmüşlerdir ve John Mark, Barnabas’ın göğsüne Matta İncili’nin bir kopyasını yerleştirmiştir. Aziz Barnabas’ın mezarı, M.S. 5. yüzyıla kadar 400 yıldan fazla bir süre boyunca keşfedilememiştir.
Günümüzde Mezarlık
Uzun zamandır kayıp olan mezarın yerini gördüğü bir rüyadan sonra Kıbrıs Başpiskoposu Anthemios tarafından M.S. 480 yılında keşfedilmiştir. St. Barnabas bir St. Matti İncili’ni elinde tutarken bulunmuştur, bu durum Piskopos tarafından mucize olarak değerlendirilmiştir. Bizans İmparatoru Zeno’ya İncil hediye etmek için bugün Türkiye’de İstanbul olarak adlandırılan imparatorluğun başkenti Konstantinopolis’e doğru yola çıkmıştır.
Bu armağandan memnun olan Zeno, Kıbrıs’taki kiliseye usulüne uygun olarak özerklik vermiş ve mezarın bulunduğu yerdeki görkemli bir kilisenin inşasını finanse etmiştir, ancak kilise 7. yüzyılda Arap saldırılarıyla vahim şekilde zarara uğramıştır ve günümüze yalnızca doğu kısmında kalan orijinal apsis kalmıştır. Merdivenler, bu devasa mezarlığın bir parçası olan yeraltı mezarlığına inmektedir.
St. Barnabas Manastırı bugünkü haliyle 18.yüzyılda Bizans kilisesinin orijinal kalıntıları kullanılarak inşa edilmiştir. Üç kubbeli olarak inşa edilmiştir ancak temeli sağlam olmadığı için ve toprağının yumuşak olması sebebiyle kubbelerden biri ve bir apsisi çökmüştür. Onarım yapıldığında, üçüncü kubbede herhangi bir değişiklik yapılmamıştır, bu da kilisenin alışılmadık bir kare görünümüne sebep olmuştur. Kilisenin içinde, Piskopos’un rüyasını, bedenin keşfini ve İncilin İmparator’a hediye edilmesini gösteren bir fresk görülebilmektedir.
Bir zamanlar Kıbrıs Ortodoks kilisesinin merkezi olan bu manastır hala iyi durumdadır. Kilisenin dışında, bir zamanlar manastırda dua etmek için gelen rahip ve hacıları ağırlayan binalarla çevrili bir avlu bulunmaktadır.
Yıllar geçtikçe, yerleşik keşişlerin sayısı azalmıştır ve 1950’li yıllarda yalnızca 1917’den beri kendilerini kiliseye adamış sadece üç kardeş kalmıştı. Onlar kilisenin bakımını üstlenmişlerdir ve hatta 1958’de bir çan kulesi bile inşa etmişlerdir. Zamanlarının çoğunu günümüzde sergilenmekte olan fresk ve simgelerin çoğunu boyamak için harcamışlardır.
İkon müzesi, Kuzey Kıbrıs’taki Tunç Çağı ve Erken Demir Çağı antikalarının en iyi koleksiyonlarından biri de dahil olmak üzere, hala kutsallık ve barış havasını muhafaza eden pek çok sanat eserine ev sahipliği yapmaktadır. Arkeoloji müzesi de tarihi antik Mısır’dan etkilenen bir tarihe dayanan yakındaki antik Tuzla kentine ait kalıntılara ev sahipliği yapmaktadır.
Kilisenin ötesinde, özellikle 11 Haziran Aziz bayramı gününde ziyaretçilerin saygılarını sunmak için akın ettikleri mezar alanının üzerine 19. yüzyılda küçük bir mozole şapeli inşa edilmiştir.
Aynı zamanda içinde küçük bir hediyelik eşya dükkânı ve atıştırmalıkların satıldığı kafe bulunan manastır ve müzede genellikle ücretsiz turlar sunan bir rehber bulunmaktadır.