Orta Tunç Çağı Şehri

Bu antik şehir, MÖ 2000’lere dayanan geçmişiyle adanın ilk başkenti olarak düşünülen bir alandır.

Aynı zamanda Alasiya olarak adlandırılan Tuzla, Gazimagusa’nın kuzeyinde yer alan Tuzla köyünün yakınında yer almaktadır.

Kazılar, şehrin önceleri Mısır etkisinde olduğunu daha sonra surlarla çevrili büyük ticari bir şehir olan Miken etkisinde olduğunu göstermektedir.

Asıl yerleşim, Kıbrıs’taki en uzun dere olan Kanlı Dere’nin kuzey kıyısındaki Tuzlanın batısındaki kayalık platoda kurulmuştur. Bakır madeni, eritilip ihracat için sevk edildiği Tuzla’ya taşınmıştır. Bu dönemde, nehir deniz taşıtlarının seyrine elverişliydi ve Tuzla da bir limandı.

Metalürjik teknikler, Pharaoh ve Alasiya Kralı arasındaki bağlantının ortaya çıktığı Geç Tunç Çağı’nda devam etmiştir.  Alasiya’nın Tuzla’ya bölge olarak mı yoksa tüm Kıbrıs olarak mı tekabül ettiği net değildir ancak Alasiya’nın Suriye ve Anadolu Bölgesine önemli bir bakır tedarikçisi olduğu ortaya çıkmıştır ve buradaki kazılar metalürjinin yer aldığı şehirdeki birkaç bölgeyi ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, bu isim metinlerde Mısır, Hitit, Akad, Miken ve Ugar dillerinde de bulunmuştur.

Günümüzde, şehrin ancak MÖ 1200’lı yıllarda “Deniz İnsanları” olarak bilinen Doğu Anadolu, Suriye, Filistin, Kıbrıs ve Mısır’ı Tunç Çağı’nın sonuna kadar işgal eden agresif denizciler tarafından tahrip edildikten sonra tekrar yapılandırılmasından kalan kalıntılar görülebilmektedir.

İlk dönemlerde şehir geçici temeller üzerine inşa edilmiştir ancak işgalin ardından yeni şehir, uzun doğu-batı yönlü meydanları ve görkemli ana caddesiyle daha sağlam temeller üzerine inşa edilmiştir.

Burada yerleşim, önce MÖ 1075 yılında meydana gelen deprem ve sonra Kanlı Nehir’deki limanın alüvyon dolduğu yaklaşık MÖ 1000 yılına kadar devam etmiştir. Tuzla şehri geriledikçe, yakınındaki Salamis şehri git gide gelişmeye başlamıştır ve Tuzla’da yaşayan son yerleşimciler de buraya göç etmiştir.

Günümüzdeki kalıntılar eski görkemine asla erişememiş şekilde yeniden inşa edilen şehirden kalmıştır. Bu alanda çoğu 1896 yılında British Museum tarafından yapılan adadaki ilk keşif kazısı olan Kıbrıs Turner Bequest kazısında ortaya çıkan malzemeler bulunmuştur.

Şehrin kuzey güney yönlü ana caddesinin batı yakasında, tören binaları olduğu düşünülen kalıntılarda iki adet bronz tanrı heykeli bulunmuştur. “Boynuzlu tanrı” olarak adlandırılan bronz heykel Hitit sanatı etkisini ortaya çıkarmaktadır ve boynuzlu bir başlık giyen tanrı muhtemelen Apollo’yu tasvir etmektedir. “Külçe tanrı” olarak adlandırılan heykel ise boynuzlu konik bir şapka ve zırh giyen, kolunda siper ve mızrak tutan ve saklanmış şekilde bir minyatür külçede oturur pozisyondadır.

Bir diğer görülmeye değer eser ise “Enkomi Kupası”dır, bu kupanın savat işi olduğu ve bu tekniğin ilk ürünlerinden biri olduğu iddia edilmektedir. Bu teknikte genellikle sülfür, bakır, gümüş, kurşun ile siyah bir karışım elde edilmektedir ve genellikle gümüş gibi işlenmiş bir metal üzerine kakma olarak uygulanmaktadır.

Londra’da yer alan British Museum’a getirilen 1800 obje veya parçadan oluşan koleksiyonun büyük bir kısmı Kuzey Kıbrıs’ta yer alan Geç Tunç Çağı şehri Tuzla’dan gelmiştir.

Bölgedeki diğer önemli alanları ziyaret ederken durup kesinlikle görmeniz gereken bir yerdir.

Harita